26 Feb
DÖRT PATİLİ LİSANI

DÖRT PATİLİ LİSANI

       Merhaba sevgili okuyucu… Çoğunluğun kendi kabuğuna çekildiği bu pandemi günlerinde, çevremdeki dört patili kalabalığı sayesinde yalnızlık hissetmeyen şanslı bir azınlıkta olduğumu itiraf etmeliyim…   Buna, doğa içinde yaşamanın avantajlarını da ekleyince, şans ibrem anında iki katına çıkıveriyor… Gerçi ben dışarıdan sosyal bir kelebek gibi görünsem de, gözlemci baykuş kimliği bana daha çok uyduğu için, şartlar ne kadar zorlayıcı olursa olsun, sıkılma ihtimalim çok düşük… 

       Şu sıralar, dört patililerle aramızdaki iletişimin ne kadar kendiliğinden, basit, kolay ve çabasız olduğunu daha çok fark ediyorum. Birbirimize derdimizi anlatmak için, çok fazla kelimeye, karmaşık cümlelere, edebi söylemlere ihtiyacımız yok… Aynı saatlerde, aynı bakış ya da hareket ile, mama, bisküvi, yoğurt, sevgi, okşanma ya da dışarıda gezme taleplerini sunuyorlar ve istekleri kolayca yerine geliyor… Eşim ve ben ise parmak şıklatarak, el çırparak, bakış atarak, ya da sadece adlarını söyleyerek onları istediğimiz şeye yönlendirebiliyoruz… Dört patililerle iletişimde, kelimenin kendisinden çok, ağızdan çıkarken üzerine yüklenen vurgu, ses tonu ve enerjinin çok daha fazla önemi var… Kelimeyi anlamı ile bilmeseler bile, yüklenen enerjideki niyeti çok iyi algılayabiliyorlar ve komutu yerine getirebiliyorlar… İnsanlar arasındaki iletişimde de, kelimeler ve cümlelere yüklenmiş bir enerji var… Hassas bir algı ve vücut dilinin de yardımı ile, ile bu enerji fark edilebilir ve karşındaki insanın ne kadar doğru ya da samimi olduğunu anlaşılabilir…

       Şimdi on bir yaşında olan kızım Kıpır, barınaktan ilk geldiğinde, dört ya da beş aylıktı… İlk haftada, sezgileriyle bize uyum sağlamayı başardı… Tuvalet eğitimi ise sadece birkaç gün, her gün aynı saatlerde dışarıda dolaşmaktan ibaretti…  Eve Kıpır’dan sonra gelen her dört patili, onun eğitiminden geçerek evin kurallarını öğrendi… Yapmamaları gereken bir harekette ya da dokunmamaları gereken obje ve yiyeceklerde,  arkadan ve derinden gelen bir ‘Kıpır  hırlamasıyla’ kendilerine çeki düzen veriyorlardı… 

       Bu noktada, Kıpır’ın eğitim müfredatından geçerek diplomasını alan Brownie’den bahsetmezsem olmaz… Kendisi kalça çıkığı olduğu için işe yaramayacağı düşünülerek ormana atılmış bir av köpeği… Onu bulduğumuzda yedi ya da sekiz aylıktı ve diğer köpeklerden yediği dayak nedeni ile kafasında bir yarık vardı… Dışarıda beslemek zor olacağından evin içine aldık ve ailemizin bir ferdi oldu… Tabii  ailenin tek ve ilk göz ağrısı Kıpır, ilk başta Brownie’nin onunla yakınlık kurmak için gösterdiği ısrarlı çabalara, her seferinde dişlerinin tümünü gösterip hırlayarak cevap verdi. Dört patililerin ilişkilerinde farklı bir  dinamik ve hiyerarşi olduğunu bildiğimizden, bu durum karşısında eşim ve ben hiç müdahale etmeden sadece gözlemci olmayı seçtik… En sonunda dengeler yerine oturdu; Kıpır Brownie’nin varlığını kabul etti; Brownie de Kıpır’ın sıkı bir takipçisi ve gölgesi oldu… Her dört patilinin sahip olduğu gibi, Brownie’nin de kendine özgü karakteri, bir süre sonra kendini gösterdi… Çok uyumlu, disiplinli ve rutinlerine çok bağlı bir köpiş olduğunu hareketleri ile kanıtladı… Öyle ki, onun davranışları ve talepleri doğrultusunda, saatin kaç olduğunu, dakikası dakikasına anlayabiliyoruz… Bu arada, mama isterken, patisini bir yandan bana dokundurup, bir yandan da eşimin yüzüne bakarak bu patiyi onun hissetmesini beklemesi ile ‘birleşik alan teoremi’ni kanıtlamış; böylelikle kuantum dünyasına da büyük katkı sağlamıştır… 

       Maalesef insanlar arasındaki iletişim, dört patililerle yaptığımız kadar kolay gerçekleşmiyor… İki tarafın da çaba göstermesi gerekiyor… Karşı tarafta dinleme becerisi yoksa, dialog görünümünde monologlar ortaya çıkıyor… Ya da üstünlük savaşları… Ben dört patililerle konuşurken, hiçbir zaman beni dinlemek yerine, verecekleri cevabı tasarladıklarına şahit olmadım… Ya da yargıladıklarına, suçladıklarına, konuyu saptırdıklarına, öğüt vermeye çalıştıklarına, konudan konuya atladıklarına, cümlenin ortasından daldıklarına, bilgi rekabetine girdiklerine, haklı olmaya çalıştıklarına vb…. Sanırım yaşadığımız pandemi döneminde, dört patililerle sıkça gerçekleştirdiğimiz, enerji bazlı, kolay ve yormayan muhabbetlerden sonra,  insanlarla yaptığım konuşma bazlı iletişim benim için oldukça zorlaşmaya başlamış… 

       İletişimin nasıl olması gerektiği ile ilgili çok fazla kitap ve makale var…  Olayın özü çok basit aslında… Bu sadece birbirini anlamakla ilgili… Ne dediğini, ne istediğini, ne hissettiğini anlamak… Dört patililerin üstün sezgisel güçlerine sahip olmadığımıza göre, bunun tek yolu da dinlemekten geçiyor… Empati ile dinlemekten…  

       Gene de bu karantina günlerinde yalnızlıktan ve sıkılmaktan şikayet ediyorsan sevgili okuyucu, çözüm dört patililerde.. Benden söylemesi… 

       Şimdilik sevgiyle, hoşça kal… 

       İpek Çerçi Akar  

Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.